Her pazar kahvaltıya oturduğumuzda, aslında kültürle, aidiyetle ve geçmişle bir masaya oturuyoruz. Bu yazıda bir Türk kahvaltısı masasının sadece yumurta, zeytin, peynir değil, aynı zamanda aile, sohbet, hafıza ve gelenekle nasıl dolu olduğunu konuşacağız.
“Peynir” Sadece Peynir Değil
Anneannenin yaptığı tulum peyniri ile market peyniri arasındaki fark, sadece tat değil. Birinin içinde emek, anılar ve hatta göç var. Kahvaltı sofrası, bu farklılıkların aynı tabakta buluştuğu bir yer.
“Sohbet” Başlı Başına Bir Lezzet
Kahvaltının en önemli yanı, aslında zamandır. Ekmek arasında yediğimiz öğünlerden farklı olarak, kahvaltı “durma” ve “birlikte olma” anıdır. O anlarda konuşulanlar, hayatın içinden çıkar.
“Çaydanlık” Sadece Metal Değil
Çayın demliği tıkır tıkır kaynarken çıkan ses, aslında bir çağrı. Masaya, muhabbete, belki geçmişe… Ve o buharın içinde yılların birikimi var.
Türk kahvaltısı, hızlı hayatlarımıza karşı bir direnç noktası gibi. Her pazar masa kurulduğunda, aslında biraz da kim olduğumuzu hatırlıyoruz. Peynirin tuzu, çayın demi, sohbetin sıcaklığı: işte hayatın tadı burada gizli.